BURIAL – Untrue / hyperdub records - Roll 125 0cak'2008

The Good The Bad and The Queen konserini izleyenler hatırlar. Fonda 19.yy Londra’sından bir enstantane. Bir gravür. Karanlık. Kıyamet. Bu bir nevi dönem filmi, karanlığın iyiden iyiye hissedildiği meşum zamanın kesitini alıyor ve günümüzle arasında paralellik kuruyordu.Gene Londra. Benzer karanlık içinden kendine vücut biçenlerden biri de Burial. Bugünün karanlığını bu kez geçmişten değil, gelecekten, adeta bilim kurgudan çıkarıp alıyor. Her ikiside muhtelif sistem arazlarını, geçmişten ve gelecekten beslenerek kendilerine özgü distopyalarına döktü. Aslında Burial’ın, MR James’in “Ghost Stories” metinlerine düşkünlüğünü öğrenince sadece gelecekte adımlamadığı, The Good The Bad and The Queen misali geçen yüzyıl başından da sebeplendiği belli oldu.Madem söz “Hayalet Hikayeleri”ne geldi, devam edelim: Burial’ın ismini, cismini, kim olduğunu bilmiyoruz. Sahne almıyor. Bir-iki istina dışında fotograf çektirmiyor. Parçalarını plak şirkertine yolluyor. Ailesinin dışında, bu müziği yapanın O olduğunu bilenler bir elin parmakları kadar.Burial’ın kendi ismini taşıyan ilk albümü 2006’da çıkmıştı ki ne çıkış. İyi koku alan ve kuvvetli damak tadının yanı sıra kendine has bir muhafazakarlığı da barındıran İngiliz müzik dergisi Wire’ın, bir ilk albüm olarak Burial’ı 2006’nın en iyi albümü seçmesi ben dahil kimileri için şaşırtıcı olmadı desek yalan. Bu, bir yeraltı kültü olarak belli bir camianın etrafında dönen ve sabaha kadar süren dubstep post-rave’lerin kapıdan dışarı adım atmasına vesile oldu. Sonrası, sadece içerden dışarı çıkanların değil, bizim gözümüzün kamaşması.House, jungle, drum’n-bass, 2-step ve binbir türlü elektronika ile 90’larda bir başka yeraltı sesi oluşturan İngiliz garaj müziğinden muhtelif biriktirmeleri, dub-reggae, rocksteady ile harmanlayan dubstep adını, bundan böyle daha sık duyacağımız kesin.Londra’da bir Jamaika mahallesi. Garajlarda soundsystem’ler. Sun Ra ve afrofuturizm. 20’li yaşlarında olduğunu tahmin ettiğimiz Burial, 2000 yılından beri yaptığı parçaları 2005’de dubstep’in kalesi hyperdub’a gönderiyor. Sahnede Kode9 namıyla bilinen, hyperdub’ın sahibi Steve Goodman herhalde o yıl yayınladığı Burial’ın ilk kaydı olan Ep ile plak şirketinin şanının bu derece döneceğini beklemiyordu. Burial, 2006’daki o sükseli albüm peşi sıra, geçtiğimiz kasım Untrue’yu çıkardı. 90 başları Massive Attack fırtınasını hatırlayanlar, Blue Lines’ın nasıl bir hafıza sildiğini, dinleme alışkanlıklarımızı değiştirdiğini hatırlar. Ya da Tricky. Mesela “Pre-Millennium Tension” ya da “Maxinquaye”. Benzer ilintiler birçokları tarafından kuruluyor ki Burial üzerinde ikinci jenerasyon trip-hop yakıştırması da var.Burial, “Untrue”da da dış sesleri, sample vokalleri ve oradan buradan topladığı konuşmaları bol reverb ve delay müdahaleleriyle deforme ediyor. Bu sürgit, hipnotik ve hülyalı sesler hem kaotik bir rahatsızlık hem de esriklik veriyor. Verdiği bir mülakatta, “iç sesten ve bir kulüpten ayrıldıktan sonra hala kafamızın içinde sürüp giden dip yansımadan” bahsediyor. Hani uğultu dediğimiz hafif silik ama baskın ses. Burada “Untrue” için şunu belirtmek lazım ki bir kulüp müziğinden bahsetmiyoruz. Hatta bir “clubber” iseniz, feci sıkıcı bulabilirsiniz, bulaşmayın.“Untrue”, 46 saniyelik isimsiz (Untitled) bir ambient hava ile açılıyor. “Archangel”, uzaktan yaklaşan sedasıyla albümün tüm ruhuna hakim R&B ve soul vokal yapıştırmalarıyla,–hadi kafa sesi diyelim- albüme buyur ediyor.Giydirilen vokaller, bir adamının sesler ile oynarken arka odada açık bıraktığı radyodan sızan eski zaman şarkılarının işin içine karışması misali.“Near Dark” down-tempo bir drum’n bass.“Ghost Hardware”’deki çıtırtılar ise bir kağıt ya da sigara yanması mı yoksa eski bir plak kaydından mı anlaşılmıyor, ama Burial’ın ahir zaman müziğini eskitme kaygısı var. Niye fotograf çektirmediğini soran Kode9’a verdiği cevap, bunu açık ediyor: “Ben eski kayıtları severim. Kim, nerede, nasıl yaptı bilmezsin. Ben de benim yaptığım bilinsin istemiyorum.” “Endorphin” ile albüm, düşkünü olduğu Alien filmlerindeki yaratığın o ıslak dolaşma, yaklaşma sesleri ile karabasan haline bürünüyor.“In Mcdonalds” ve “Dog Shelter” Brian Eno-vari minimal ambient.“Raver” albümün en ayrı duran parçalarından biri. İngiliz Underground ekolü, zayıf skretch’ler, jungle ve vokoderden süzülmüş vokallerle en azından sesiyle daha iyimser. Ya da uyanmaya, ayılmaya ramak var.“Gerçek” mefhumunu karşılamak için albümün ismini “Yalan” (Untrue) koymasının nedeniyse iktidarın tanımladığı, tartışılmaz kıldığı kavramlarla zıtlaşması. Birleştirmek, bir arada tutmak gibi fikirlerle de çatışıyor. Albüm kapağı ise otoportresi. Müziğinin mekansızlığı gibi çizim de zamansız. Bu arada, önünde dumanı tüten fincanın içindeki çaymış.Burial şehir müziği yapıyor. Bin türlü yüzün, dilin, halin ve belanın barındığı, ama mutsuz ama umutsuz halden bir parça yırtık. Şerden hayır beslemek.Dupstep ve ekurisi belli ki müziğe bir kanal daha açtı. Burial bugün bu hattın en popüler figürü. Günümüzün en önemli müzisyenlerinden biri. Untrue ve ilk albüm Burial geride bıraktığımız iki yılın değil, uzun bir zaman diliminin mühim albümlerinden.İlginçtir, albüm bittikten sonra da sesi dolaşıyor. Bir de kulaklık yerine şöyle ortalığı dolduran bir cihazda dinlemek sanki daha çok yakışıyor. Sesler duvarlara vurup vurup geliyor. Sonrası kulağın çınlaması, uğultu, rüya sesi, karabasan. İyi saatte olsunlar.
cemsorguç