Konser VARdı......................................................

Fransız yönetmen Claire Denis'in Tindersticks ile birlikteliği, 1996 yılı filmi Nénette et Boni ile başladı. Düşkünleri gayet iyi hatırlar. O yıla gelinceye değin çıkmış olan birbirinden zehir ilk iki albümün zerk olduğu bünyemizi, aklımızı nerelere koyacağımız bilmez, çoğu zaman günleri, haftaları tek kalem bu Nottingham'lı tayfa ile tarumar ederdik. Hasret ile beklenen bir üçüncü Tindersticks kaydı olarak Nénette et Boni Soundtrack albümünün kaset formatını o yıllarda Atlas Pasajı içerisinde faal olan Kod Müzik'den edindiğimi hatırlıyorum. C.Denis ve Tindersticks birlikteliği bugünlere dek süre gelmekte.11 Nisan 2011 gecesinin İstanbul'unda, bu birlikteliğin retrospektif bir kesitine Tindersticks ile tanık olduk. Mayıs 2011'de satışa çıkacak olan "Claire Denis Film Scores 1996 - 2009" albümüyle Tindersticks, Claire Denis ile 15 yıllık beraberlikleriyle oluşan 6 filmlik müzikal koleksiyonlarını, bir kutu içinde topladı. Konu olan konser ise bu kaydı merkez alan bir dizinin ilk ayağı. Aslında 26 Nisan 2011 de Queen Elizabeth Hall/Londra'da başlıyor gibi görünen projenin prömiyeri bize nasip oldu. İki gündür prova yaptıklarını da belirteyim. proje zor bir proje. Arkada gayet iyi mikslenmiş, Tindersticks'in de parmağı olduğu 6 Clara Denis filmi ve sahnede 7,8 kişilik moody film müziği orkestrası. Konser/film Nénette (Alice Houri)'nin havuzda saçlarını gezdirmesiyle başlıyor. Nénette et Boni'nin akabinde Vendredi Soir, The Intruder, 35 Shots of Rum, Trouble Every Day ile 2009 tarihli son film White Material ( Isabelle Huppert, Christopher Lambert) devam ediyor ve sonlanıyor. Filmin müziği alınmış orjinal sesi, diyalogları Tindersticks'in müziği ile atbaşı gidiyor. Ses ağırlıklarına, sahne akışlarına, film bağlantılarına ve tabii ki orjinal görsel-müzik senkronizasyonuna uyan ve hiç de kolay olmayan bir kurgu. Sözkonusu konser/film'in bir diğer önemli noktası da şu: böyle bir projeyi hayata geçirebilecek uzun soluklu yönetmen/müzisyen birlikteliği aklımıza getirmeye çalışalım, bir yerden çıkamayabiliriz. Belki bir kaç film daha sabrederlerse Nick Cave/John Hillcoat benzer bir lezzette ortaya dökülebilir.